Kürtçe İfade Vermek İstiyorsan Kürt Olduğunu Belgele!

Hakkında açılan bir soruşturma kapsamında Mardin Emniyet Müdürlüğü’ne ifade vermeye yetergiden BDP Mardin İl Eş Başkanvekili Şaban Karakaş, Kürtçe ifade verme talebinde bulunması üzerine polislerin hakaretine maruz kaldığını dile getirdi. Karakaş’tan Kürtçe ifade verebilmesi için Kürt olduğunu ispatlayan belge ibraz etmesi istendi.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde 22 Ekim 2012 tarihinde PKK ve PAJK’lı tutsakların 12 Eylül’de başlattığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine destek vermek amacıyla ilçe merkezinde yapılan basın açıklamasına soruşturma açıldı. Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma kapsamında BDP Mardin İl Eş Başkanvekili Şaban Karakaş’ın Mardin İl Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek ifade vermesi istendi. Emniyet’te ifade veren Karakaş, hakkında 22 Ekim 2012 tarihinde Nusaybin’de yapılan açıklamada “Örgüt propagandası yapmak” ve “Örgütü övmek” iddiaları ile soruşturma açıldığını öğrendi. Emniyet Müdürlüğü’nde ifade vermesi istenen Karakaş, Kürtçe ifade vermek istediğini belirtti.

İddiaya göre, Mardin Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’nde yetkili bir polis Karakaş’a “Anadilin olduğunu iddia ettiğin Kürtçe ifade vermek istiyorsan önce Kürt olduğunu ispatla” dedi. Anadilinde ifade verme isteğinin engellenmesinin ardından, polislerin sert tepkilerine maruz kaldığını anlatan Karakaş, “Hakkımda şimdiye kadar 19 dava açıldı ve açılan tüm davalarda mahkemede Kürtçe ifade verdim. İlk kez böyle bir hakarete maruz kaldım. Kürtçe ifade vermekte ısrar ettim. Daha sonra polisler beni gözaltına almakla tehdit ettiler” dedi.

KÜRT OLDUĞUNU İSPAT EDEMEMİŞ!

Karakaş’ın Kürtçe ifade verme istemi Emniyet Müdürlüğü’nün tutanağına şu şekilde geçirildi: “Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülmekte olan 2012/2580 sayılı soruşturma kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınmak üzere, Mehmet Şaban Karakaş’a sorulduğunda, anadili olduğunu iddia ettiği Kürtçe dilinde ifade vermek istedi.

Kendisine ‘Kürtçe dilinin anadili olup olmadığını ibraz etmesi istendiğinde, herhangi bir belge ibraz edemeyeceğini’ beyan etmesi üzerine, Mardin Talimat Savcısı Özden Hacıoğlu aranarak, bilgi verildi.

Söz konusu durum ile ilgili tutanak tanzim edilerek, ifadenin Kürtçe dilinde alınamayacağının şahsa bildirilmesi talimatı alınmış olup söz konusu ifade ile ilgili şüpheli Mehmet Şaban Karakaş’ın Türkçe bildiği halde, Kürtçe olarak ifade vermekte ısrar etmesi üzerine herhangi bir ifade alma işleminin gerçekleştirilmediğine dair iş bu tutanak tarafımızdan tanzim edilerek birlikte imza altına alınmıştır.”

Kaynak: ajansafirat.net 13 Ocak 2013

Tuğluk: Kesinlikle Pkk İçi İnfaz Değil

Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, Paris’e hareketinden önce 3 PKK’lininaysel-tugluk öldürülmesiyle ilgili açıklamalar yaptı.

Tuğluk, ”3 kadın Kürt siyasetçinin Paris’in ortasında, çok işlek bir yerde suikasta kurban gitmesinin gerçekten son derece üzüntü verici ve manidar bir olay” olduğunu ifade ederek, ”Bunun, Kürt meselesiyle ilgili olduğu kesin, her 3′ü de Kürt siyasetinde önemli konumda olan insanlar” ifadesini kullandı.

Olayın açığa çıkartılmasında Fransa hükümetine çok büyük görev düştüğünü, soruşturma sonunda sadece katillerin değil, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden yana olanların da açığa çıkacağını dile getiren Tuğluk, aksi takdirde Fransa hükümetinin Kürtler nezdinde zan altında kalacağını kaydetti.

Türkiye’nin de olayla ilgili soruşturma başlatması gerektiğini ifade eden Tuğluk, şöyle konuştu:

”Bu provokasyonu Türkiye’deki derin güçler mi yaptı, uluslararası boyutları var mı? Çünkü Kürt meselesi çok bölgesel bir mesele, çok dengenin, çok gücün işin içinde olduğu bir mesele. Bazı güç odakları Türkiye’nin, hani Kürt meselesini çözmüş güçlü bir Türkiye’nin olmasını istemiyor da olabilirler. Bunlarla da bağlantılı bir cinayet olabilir. Dolayısıyla bu cinayetin açıklanması, katillerinin arkasındaki güçlerin kim olduğunun açığa çıkması Kürt sorununda çözüme katkı sunacaktır.

‘PEK ÇOK GÜÇ İŞİN İÇERİSİNE GİRECEK’

Her zaman Türkler ve Kürtler konuşmaya başladığımızda bu tür provokasyonlar devreye giriyor ve sürecin ilerlemesini engellemeye çalışıyor. Barışı konuşmaya başladığımız, çözüm umutlarının biraz arttığı böyle bir süreçte bu cinayetlerin işlenmesi ilginç. Bütün bunlara rağmen barış ve çözüm arayışımızı daha güçlü yürütmeliyiz, bu provokasyonlara gelinmemeli. Bu tür süreçlerde her zaman bu tür olaylar yaşanabilir. Daha kararlı, iradeli, çözüm endeksli bir süreci ilerletmek gerekiyor. Bu sorunu çözmedikçe, inanın pek çok güç bu işin içerisine girecek. Biz çözmek istesek bile Türkler ve Kürtler barışmak isteseler bile bazı güçler bunu engelleme çalışacaklar, bunu her zaman ifade ediyorlar.”

‘PKK BÖYLE BİR CİNAYETİ İŞLEYECEK ÖRGÜT DEĞİL’

Bir gazetecinin ”Kapının zorlanmadığı, katilin tanıdık olabileceği yönünde açıklamalar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz ” sorusuna, ”Bu iddialar gerçekten çok yanlış, şimdi bunun PKK içi infaz olabileceğine dair şeyler kesinlikle doğru değil. PKK, böyle bir cinayeti işleyebilecek bir örgüt de değil diye düşünüyorum, zaten bunu reddettiler. Bütün bunları ortadan kaldırmanın yolu, bu cinayetin açığa çıkartılmasıdır. Cinayet aydınlatıldığında her şey açığa çıkacak. Bunu PKK’nin yapmadığına kesin inanıyoruz. Kendileri de bunun bu süreçte işlenmesinin manidar olduğunu ifade etti. Kişisel görüşlerim, Türkiye’deki derin güçlerin hala var olduğunu düşünüyorum. Barış sürecini sabote etmek üzere yapılmış bir eylem gibi gözüküyor” diye konuştu.

‘KİTLESEL ANMA YAPILACAK’

Milletvekili Tuğluk, cenaze törenlerine ilişkin soru üzerine, ”Yarın Paris’te kitlesel bir anma yapılacak, daha sonra karar verilecek, Türkiye’ye mi gelecek, orada mı defnedileceği konusu henüz net değil” dedi.

Kaynak: yuksekovahaber.com 11 Ocak 2013

Demirtaş: İkinci Görüşme 15-20 Gün İçinde Olmalı

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan ile ikinci birselahattin-demirtas2 görüşmenin 15-20 gün içinde mutlaka olması gerektiğini belirterek, İkinci heyette kimler olacağını biz seçmeliyiz. İçinde eşbaşkanlar olmalı dedi. Demirtaş, Oslo’nun da yeniden ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu kaydetti.

Milliyetin haberine göre Meclis’te bir grup gazeteciyle sohbet eden Selahattin Demirtaş, yeni bir müzakerenin başlatılmasının kolay olmadığını belirterek, şu andaki durumu müzakere girişimi olarak tanımladı.

ÖCALAN ÖRGÜTÜYLE TEMAS KURABİLMELİ

Usul olarak bu ön şartlar yerine gelmeden, tartışmanın başlaması imkansız. Öcalan da esasa geçmemiş diyen Demirtaş, şunları ekledi: Daha önce esasa girilmiş, sonuca yaklaşılmış bir sürecin devamı bu. Yani birbirlerini biliyorlar. Heyet ile Öcalan arasındaki usul çoktan çözülmüştür. Ama uygulamaya geçmesi başka bir şey. O müzakerelerle olur. Öcalan örgütüyle temas kurabilmeli. Başka türlü yürütülemeyeceğinin farkındalardır. Yarın İmralı kapatılır mı, başka bir şey mi olur?

Silah kimdeyse onlarla da görüşülmesi gerektiğinin altını çizen Demirtaş, KCK da süreçte mutlaka olmalı dedi.

MÜZAKERE KOŞULLARI DENGESİZ

KCK ile görüşme başlamış olabilir mi? sorusuna ise Görüşme başlamış olabilir, bilmiyorum yanıtını veren Demirtaş, İmralı ile ikinci görüşme ne zaman yapılacağı konusunda da şunları kaydetti: 15-20 gün içinde mutlaka olmalı. Gidenler bir tartışma, müzakere heyeti değil. İkinci heyette kimler olacağını biz seçmeliyiz. İçinde eşbaşkanlar olmalı.

Müzakere koşullarının dengesiz olduğunu ifade eden Demirtaş, Karşı heyetin yüzlerce danışmanı var, müzakere ettiğin kişinin televizyonu bile yok. Orantısız bir durum eleştirisinde bulundu.

Öcalanın televizyonu olmadığını ama yanındaki mahkumların ne olduğunu Öcalana anlattığını söyleyen Demirtaş, Öcalan kim ne söylüyor iyi biliyor. Öcalan iyi müzakerecidir. Nabzı o da ölçmek isteyecektir. Örgüt, halk nasıl bakıyor, hükümetin ekseni nedir görmek isteyecektir şeklinde konuştu.

KILIÇDAROĞLU’NUN ÇIKIŞI ÇESURDU

Çözümün CHP ile birlikte daha iyi ve kolay olacağını sözlerine ekleyen Demirtaş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlunun AKPye bir kredi daha verdikleri yönündeki açıklamasına Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın senin krediye ihtiyacın var yanıtını şöyle değerlendirdi: Süreci bilerek mi bilmeden mi böyle bir çıkış yaptığını bilmiyorum ancak Kılıçdaroğlunun çıkışı cesur bir çıkıştır. Çok cesur denebilir. Başbakanın verdiği cevap aynı değerde değil.

Hükümetin bu süreçte oy, hatta seçim kaybetmeyi göze alması gerektiğinin altını çizen Demirtaş, İmralıya giden vekilleri Ahmet Türk ve Ayla Akat isimlerinin nasıl belirlendiği konusunda İmralı, hükümet ve bizim aramızdaki ortaklaşmaydı. İsimleri siyaset kanalı bize ileti dedi.

İkinci heyetin nasıl belirleneceğine ilişkin ise Biz belirleriz diyen Demirtaş, Bir kadın, bir erkek olmasını tercih ederiz, böyle bir hassasiyetimiz vardır. İki kadın, iki erkek de olabilir diye ekledi.

OSLO YENİDEN EV SAHİPLİĞİNE HAZIR

Norveç Büyükelçisinin ziyaretini de değerlendiren Demirtaş, Benimle görüşmek istemiş. Sonuçta ilk Oslo görüşmelerinin evsahibiydiler. Tarafların görüşlerini dinlemek istemişlerdir. Tabii anlamaya çalışıyorlar ne olup bittiğini. Bize de geldiler. Hükümetle de görüşeceklerdir. Yeniden ev sahipliği yapmaya kapalı değiller şeklinde konuştu.

Kaynak: bestanuce.org 09 Ocak 2013

YÖK’ten Federal Kürdistan Açılımı!

YÖK, Federal Kürdistan’daki üniversitelere denklik vermek için harekete geçti.kürdistan-üniversite Federal Kürdistan’a gidip eğitim alanlar diplomalarını Türkiye’de de kullanabilecek.YÖK, Federal Kürdistan’taki üniversitelere denklik vermek için çalışma başlattı.

2011 yılının kasım ayında Federal Kürdistan’tan gelen yetkililer YÖK’le görüşerek, denklik talebinde bulundu. Görüşmede BDP’li Adil Kurt aracılık yaptı. Federal Kürdistan’tan gelen yetkililer, denklik istediği üniversiteler hakkında bir de dosya sundu. Bunun üzerine harekete geçen YÖK, denklik istenen üniversiteler hakkında bilgi sahibi olmak için Türkiye’nin Erbil Konsolosluğu’na yazı gönderdi. Denklik verilmesi durumunda, Türkiye’den Federal Kürdistan’a giderek Kürtçe eğitim alanlar, Türkiye’de bu diplomalarını kullanabilecek.

Ayrıca, çoğu bu üniversitelerde eğitim alan Mahmur kampında kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da Türkiye’ye geri dönüş durumunda denk bir üniversiteden diploma almış olacak. Federal Kürdistan, 2003 yılı başından itibaren Türkiye, Suriye ve İran’dan öğrenci kabul etmeye başladı. Bu ülkelerden öğrenci alımı Hewler merkezli bir kurul tarafından yapılıyor. Dışarıdan gelen öğrencilere tercih ettikleri bölüme göre Kürtçe veya İngilizce hazırlık veriliyor. Diplomalarda ‘Kürdistan’ ifadesi yer aldığı için Türkiye bugüne kadar denklik vermiyordu.

2003’ten beri öğrenci alınıyor

Türkiye’deki üniversitelere denkliği istenen Federal Kürdistan’taki üniversitelerin başında Selahattin Üniversitesi yer alıyor. Burada Hukuk Fakültesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Tıp Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Siyaset ve Yasa Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Ziraat Fakültesi, Spor Beden Fakültesi, Diş Fakültesi, Eczane Fakültesi, İlahiyat Fakültesi, Diller Fakültesi, İdari ve İktisat Fakültesi, Basın ve Enformasyon Fakültesi, Bilim Fakültesi’nde eğitim veriliyor.

Bir diğeri de Süleymaniye Üniversitesi 1968 yılında kurulan üniversite Arapça ve Kürtçe eğitim veriyor. Üniversitede; mühendislik, tıp, yasa ve siyaset, hukuk, ziraat, edebiyat, eğitim, idari ve iktisat fakültesi gibi bölümler yar alıyor. Köysancak Üniversitesi ise 2003 yılında kuruldu. Arapça ve Kürtçe eğitim yapan üniversitede hukuk, Türkçe, edebiyat, mühendislik, ziraat ve spor bölümleri var. Kerkük Üniversitesi’nde ise hukuk, mühendislik, edebiyat, tıp gibi bölümler yer alıyor.

Kaynak: silvanmucadele.com 08 Ocak 2013

Öcalan İmralıda Ne Söyledi

Öcalan’ın “Kürt sorunun çözümü için silahsız bir ortamın oluşması gerekiyor.SabahİMRALI gazetesinden Hazal Ateş imzalı haberde,*Örgütün silahsızlandırılması konusunda müzakerelere başladık. Bu süreçte BDP’nin de dikkatli olması gerekiyor.

*Süreci sabote etmek isteyenler olacaktır. Örgütün de kendine bağlı güçleri kontrol konusunda dikkatli olması gerekiyor. Geçmişteki gibi bir provokasyon olmazsa önemli adımlar atılacağına inanıyorum” dediği belirtiliyor.

08.15 KOSTERİ

“08.15 kosteri” başlığıyla haberi duyuran Radikal gazetesi, 1. sayfayı bu görüşmeye ayırdı. Ezgi Başaran imzalı haberde ise Öcalan’ın Türk ve Akad’ı karşıladığında ilk sözü, “Barış için kaybedecek bir dakikamız dahi yok” dediği iddia ediliyor.

ÇATIŞMASIZLIK ORTAMINA GİRİN

Akşam gazetesi de bu kritik görüşmeyi manşetine taşıdı. “İmralı’da Oslo havası” başlığıyla verilen haberde Öcalan’ın şunları söylediği belirtiliyor:

*‘Ben bu adımları kararlı görüyorum. Gelişmeler karşısında, çözüm için bir fırsat vermeliyiz. Bu çerçevede çatışmasızlık ortamına girilmesinin sürecin olumlu yönde devam etmesine katkı sağlayacağını düşünüyorum.

*Gençlerin ölmesine çok üzülüyorum. Artık ölümlerin son bulmasını istiyorum.
*Bütün bu gelişmeler karşısında ‘Çatışmasızlık ortamına girilmesi’ çağrısı yapıyorum.

HERKES DİKKATLİ VE HASSAS OLSUN

Hürriyet gazetesi de İmralı görüşmesini “İmralı’da 4 saat” başlığıyla manşetine çekti. Öcalan’ın “Hedef Kürt sorununun çözümü kapsamında silaha ihtiyaç duyulmayacak bir ortamın yaratılması. PKK’nın silahsızlandırılması. Bu doğrultuda müzakerelere başlandı. Herkes dikkatli ve hassas olsun” şeklindeki açıklamasına yer verildi.

Kaynak: internethaber.com 05 Ocak 2013

Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş, Sterk Tv’nin Yayınına Katıldı.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak ve BDP Eşbaşkanı Selahattinselahattin-demirtas-gulten-kisanak Demirtaş Sterk Tv’nin yayınına katıldı.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, “Kesinlikle görüşmelerin açık olması lazım. Yani, kamuoyunun bu müzakerelerin yürütüldüğünü bilmesi lazım.

Arkasında siyasi iradenin olması lazım. Müzakereyi yürüten heyetlerin netleşmesi lazım. Açık kamuoyunun bunu bilmesi lazım. Kamuoyuna bilgi vere vere bu sürecin işletilmesi lazım. Sürecin ilerlemesi için güven verecek adımların atılması lazım.” dedi.

Bölge barışını değerlendiren BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da, “Sayın Talabani ve Sayın Barzani de barışçıl bir sürecin gelişmesi için hazır olduklarını, bu konuda görev almaya hazır olduklarını çeşitli vesilelerle kamuoyuna açıklamışlardı.” diye konuştu.

 Kaynak: sondakika.com 05 Ocak 2013

Demirtaş: ‘Somut Adımlar Bekliyoruz’

Demirtaş, Başbakan’ın açıklamalarını olumluyarak şunları söyledi: Başbakan’ınselahattin-demirtas1 “İmralı’da görüşmeler oluyor, olacak” demesi kesinlikle olumlu bir şey.

Radikal gazetesinden Rıfat Başaran’a konuşan Demirtaş, Başbakan’ın açıklamalarını  olumluyarak şunları söyledi:

Başbakan’ın “İmralı’da görüşmeler oluyor, olacak” demesi kesinlikle olumlu bir şey.İleri bir adım. Bizim de ısrarla üstünde durduğumuz konulardan biriydi bu. “Kesinlikle İmralı’da Öcalan’la görüşmeler olmalıdır, kendisinin dışlandığı bir çözüm süreci de mümkün değildir” diyorduk. Bunu dediğimiz için yargılandığımız da oldu, taşlandığımız da, hakarete uğradığımız da… Ama en nihayetinde bu noktaya tekrar gelinmiş olması sevindiricidir, olumludur.

“Hükümetin İmralı ve Oslo deneyimlerinden yeterince faydalanmadığını görüyoruz” diyen  Demirtaş, “Yapılan ilk açıklamalar bunu gösteriyor. Açıklamalarda kullanılan dil ve kavramlar kesinlikle süreci geliştirmeye dönük değil. Görüşmeleri tarifleme biçimi kesinlikle çok sıkıntılı. Amaç ve hedef belirlenirken yapılan tarifler çok sıkıntılı. Bir defa bütün devlet adına bir tane siyasi danışman konuşuyor. Görülmüş bir şey değil. Hükümeti bağlayacak şekilde açıklamaların yapılmasını bekliyoruz.” dedi.

Demirtaş konuşmasına şu sözlerle devam etti:

Bu dil güven vermiyor: “Kullanılan dilin müzakereyi ilerletmeye ve taraflara güven vermeye dönük bir dil olmasını bekliyoruz. Ama güven verici bir dil değil. “Biz PKK ’yı yendik bitirdik, şimdi Öcalan’ı bir enstrüman olarak kullanıyoruz. PKK’ya silah bıraktırmayı tartışıyoruz şu anda” diyor. Bu nasıl bir dil, nasıl bir çözüm, müzakere anlayışıdır? Neden yenme yenilgi üzerine kuruyorsun ki bunu?

Beklenti yüksek olmamalı: Katıldığım tek bir şey var, ‘beklentilerin yüksek olmaması lazım’ diyor. Doğru, beklentilerin yüksek olmaması lazım. Ben herkes için bunu söylüyorum. Hayalleri yüksek olanın hayal kırıklığı da büyük oluyor. Bu aşamada kimsenin büyük derin hayallere girmemesi lazım. Herkesin gerçekçi olması lazım.

Nasıl destek olabiliriz: Görüşmeyi olumlu buluyoruz, desteklemek istiyoruz ama bu sürece müdahil değiliz, içinde değiliz. Bilgimiz dahilinde, desteğimiz dahilinde yürüyen bir süreç değil. Sadece sağlıklı gelişmesi için nasıl destek sunabileceğimizi tartışıyoruz. Sabırlı olmak lazım. Şu anda sürecin tam içinde değiliz diye de yaygara koparıp olabilecek olumlu gelişmeleri engelleyen bir duruş da sergilemek istemiyoruz. Eğer bu süreç derinleşecekse BDP de müdahil olacaktır. Biz bir şekilde BDP’nin sürece dahil olması gerektiğini düşünüyoruz.

Bazı adımlar bekliyoruz: Bütün gelişmeler dikkate alınarak hareket edilmezse süreçler heba edilebilir. Güney Afrika’da 10 yıl sürmüş müzakere. Burada bölgesel gelişmeler çözümü hızlandırmayı dayatıyor. Bu yıl içerisinde bazı somut gelişmeler olmalı ki süreç ilerlesin. Doğru adımlar atılır ve güven verici müzakere süreci işlerse, demokratik yöntemlerle çözüm olabilir. Yeter ki insanlar ölmeden, kan dökülmeden siyasetin çözeceğine ilişkin inanç gelişsin. Bunun için de bu yıl atılması gereken adımlar atılmalı. Mesela, seçim barajı, partilerde liderler sultasının kaldırılması, adayların belirlenmesinde demokratik yol, Hazine yardımı, medya özgürlüğünün gelişmesi gibi adımlar atılmalı.”

 Kaynak: haberdiyarbakir.com 05 Ocak 2013

Öcalan, Kandil-PKK ve Kürdistan Meselesi

Ahmet Türk ve Ayla Akat’ın İmralı’da PKK (eski) lideri Abdullah Öcalan ileimralı görüşmesi, Erdoğan’ın “zora talip olduklarını” açıklaması siyaset piyasasında iyimserlik havasının esmesine sebep oldu.

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın ardından,  Ahmet Türk ve Ayla Akat’ın İmralı’da PKK (eski) lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesi, Erdoğan’ın “zora talip olduklarını” açıklaması siyaset piyasasında iyimserlik havasının esmesine sebep oldu.

Elbette hükümet, PKK ve devlet ile siyaset bürokrasisinde bundan rahatsız olanlar da vardır. Türkiye ve Kürdistan kamuoyunun bilmesi gereken hususların başında; Öcalan, PKK-Kandil ve Kürdistan sorununun aynı şey olmadığıdır. Öcalan ve PKK asıl konu olan “Kürdistan halkının bir millet olmaktan doğan siyasi iktidar talebinin karşılanması hususunda”  kolaylaştırıcı veya zorlaştırıcı rol oynayabilir.

BDP ve PKK’nin etki alanındaki diğer Kürdî-Kürdistanî kurum ve oluşumların Öcalan ve PKK-Kandil’i etkileme şansı azdır ama hep etkilenme durumları istikrarlı bir çizgi izlemiştir. Keşke aksi olsaydı ki, o durumda çözüm daha kolay olurdu.

PKK yelpazesindeki bilumum kişi ve kurumların iradelerini fiili ve resmi (imzalı) bir şekilde Öcalan’a devretmesi hukuki, ahlaki ve siyasi açıdan birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Ancak bu durum devletin ve hükümetlerin işlerini kolaylaştırmaktadır.

Bu durumda Öcalan ve PKK-Kandil tabii olarak kendi maslahatını düşünecektir. Geniş anlamda Kürtlerin ve Kürdistan halkının maslahatı ise ufukta gözükmemektedir. PKK-Öcalan’ın bidayetinden beri sergilediği fiiliyat ile Kürdistan ve Türkiye halklarının menfaati çoğunlukla çakışmamıştır. Kör şiddet, Kürdistan siyasetinin askeri ve ideolojik vesayet altına alınması bu olumsuzluklardan sadece bir ikisidir.

Her şeye rağmen şiddet yerine diyalog ve müzakere desteklenmelidir. Ancak Öcalan ve PKK-Kandil ile müzakerenin Yeni-Sivil Anayasa ile beraber düşünülmesi ve Kürdistani siyasi parti ve oluşumların önerdiği dört şartın yerine getirilmesiyle daha anlamlı ve kalıcı olacaktır.

Zikrettiğimiz şartlardan biri Öcalan ve PKK-Kandil ile ilgilidir ki, buna “onurlu bir barış” diyebiliriz. Yanı sıra Kürd dilinin (Kurmanci ve Zazaki) resmi dil olarak kabul edilmesi, anadilde (Kürdçe) eğitim ve kendi kendini yönetme taleplerinin karşılanması elzemdir.

Kürtçenin ikinci resmi dil olması ve anadilde eğitimin yakın dönemde gerçekleşeceği, asıl sorunun “kendi kendini yönetme” talebine ilişkin olacağını sanıyorum. Hükümetin yürürlüğe koyduğu ve Van, Malatya, Diyarbakır, Mardin, Urfa illerinin de aralarında olduğu büyükşehir belediyeleri düzenlemesinin de kısmen bu ihtiyaçtan ve talepten kaynaklandığını düşünüyorum.

Bilmeliyiz ki Kürdistan halkının talebi Yerel Meclis ve Bayrak ile beraber düşünülürse maksat hâsıl olmuş olur ki, bunun da uzun vadede gerçekleşeceğini umuyorum.  Bize ve iyi niyetli siyasetçilere, aktörlere, yazarlara ve bilumum ilgililere düşen vazife barışı, diyalogu ve çözümü, ille de onurlu bir barışı savunmaktır.

Kaynak: haberdiyarbakir.com 05 Ocak 2013

Kürt Siyasetçiler Öcalan’la Görüştü

Hükümetin ‘Öcalan’la görüşmeler yapıyoruz’ şeklindeki açıklamalarından sonra düntürk-akat Kürt siyasetçiler İmralı’ya gitti. DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ile BDP Milletvekili Ayla Akat dün Öcalan’la görüştü

DTK VE BDP HEYETİ İMRALI’YA GİTTİ

Kamuoyu yoğun şekilde Öcalan ile görüşme tartışmalarına odaklanırken, dün sürpriz bir gelişme yaşandı. DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ile BDP Milletvekili Ayla Akat, dün sabah saat 08.00 sularında İmralı’ya giderek PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştü.

AÇIKLAMA ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE

Nuçe TV’ye konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da Türk ile Ata’nın Öcalan’la görüştüğünü doğruladı. Görüşme ve içeriğine ilişkin detay vermeyen Demirtaş, konuyla ilgili açıklamaların ise önümüzdeki günlerde yapılacağını belirtti.

Kürt halkının “Öcalan’ın özgürlüğü ve müzakerelerin yeniden başlaması” için verdiği direniş sonuç verdi. BDP Milletvekili Ayla Akat, Amed Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün de arasında bulunduğu üç kişilik bir heyet, dün sabah saat 08.00 sularında Ataköy Marina’dan Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı’ya gitti. Üç kişilik heyet saat 15.00 sularında ise İstanbul’a döndü.

Açıklama önümüzdeki günlerde

Heyet görüşmelere ilişkin bir açıklama yapmazken, Nuçe TV’ye konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk ve Ayla Akat’ın İmralı’ya giderek Öcalan’la görüştüklerini, görüşmeyle ilgili açıklamanın önümüzdeki günlerde yapılacağını söyledi. Demirtaş, görüşmenin olumlu geçtiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak: ozgur-gundem.com 04 Ocak 2013

‘Silah Bırakma’ Tartışmaları

Kürt sorunu söz konusu olduğunda Türkiye’nin malaasef, çoğu siyasetçileri gibi,günay-aslan2 çoğu yazar çizerinin de paçasından cehalet akıyor!Cehalet ve bayağılık bunların temel özelliği haline gelmiş bulunuyor. Kaldı ki bu sorun Türkiye’nin yaşamsal önemi olan; bir varlık-yokluk sorunu olarak ortada duruyor!

İnsan bu durumda karşı taraftan sorunun yakıcı önemine uygun ciddiyet, en azından sorunu anlama çabası görmek istiyor.

Ama nerde? Her aşamada karşımıza cehalet, sıradanlık, ciddiyetsizlik ve hamaset çıkıyor. Bu da sorunu derinleştirmekten başka bir sonuç vermiyor. Kürt ve Kürdistan sorunu hakkında az çok bilgisi ve tecrübesi olan biri, içinden geçmekte olduğumuz ortalığın yangın yerinde döndüğü kritik bu süreçte PKK’nin silah bırakmayacağını ve Kandil’den ayrılmayacağını bilir.

Ancak buna rağmen önceki günden bu yana AKP Hükümeti ve onun manipüle ettiği basın PKK’ye hem silah bıraktırıyor hem de onu Avusturalya’ya (!) gönderiyor.
AKP, çözüm adına bula bula PKK’yi ülkeleri ellerinden alınmış Aborjinlerin yanına göndermeyi buluyor. Egemen medya da bunu ciddi ciddi tartışıyor. Bu durumda aslında söz söylemek bu ciddiyetsizliğe prim vermek anlamına geliyor ama, insan sessiz de kalamıyor. Zira sessiz kalmak psikolojik savaşı görmezden gelmek gibi bir sonuç yaratabiliyor.

Önceki günden bu yana servis edilen PKK’nin silah bırakacağı ve Avusturalya’nın yolunu tutacağı haber ve yorumlarının psikolojik savaş amaçlı olduğunu söylemem gerekiyor.
Bu da herşeyden önce olası bir çözüm çabasını baltalamak, süreci zora sokmak anlamına geliyor.

Başbakan Erdoğan ve danışmanları İmralı’da görüşmeler yapıldığını söylüyor ve oradan aldıkları ‘ışıkla’ bu görüşmeleri sürdürdüklerini, yakında oradan bir ‘takvim’ açıklanacağını iddia ediyorlar ama, acaba herşey onların söyledikleri gibi mi oluyor?

İmralı’dan ‘PKK’ye silah bıraktırma ve Avusturalya’ya yollama’ kararı çıkacağını söylemek için kişinin cahil olması yetmiyor, bir parça da aptal olması gerekiyor.
Zira, Öcalan’ın böyle bir öneri yapmayacağı, PKK’nin böyle bir şeyi duymak istemeyeceği, Kürt ve Kürdistan sorununun gelmiş olduğu aşamanın buna izin vermeyeceği biliniyor.

Aksine nesnel süreç Türkiye’yi zorluyor.

Süreç Türkiye’nin Kürt halkına karşı uyguladığı çıplak şiddete son vermeyi, zulümden vazgeçmeyi, asker ve polisini geri çekmeyi ve Kürtlerle geniş katılımlı açık müzakereler başlatmasını zorunlu kılıyor.

Önce devlet ölüm kusan silahlarını susturacak, ardından da Kürtlerle bir masa etrafında oturup uzun uzun konuşacak ve ortak gelecek amacına uygun bir biçimde onlarla ortak bir çözüm bulacak.

Dolayısıyla Kürt halkı üzerindeki devlet terörü sona ermeden, yüzleşme ve adalet bekleyen Kürtler tatmin edilmeden, geçmişte işlenen suçlar nedeniyle Kürt halkından özür dilenmeden, İmralı sistemine son verilmeden, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü hayata geçirilmeden, seçim barajı düşürülmeden, Kürtçe eğitim ve öğretim hakkına anayasal güvence verilmeden, tutsaklar özgürleşmeden, Kürdistan için özel kalkınma projeleri üretilmeden, toplumu bir bütün olarak varılması gereken çağdaş amaçlar etrafında birleştirecek yeni bir anayasa kabul edilmeden, yeni bir idari model düzenlenmeden ve bölgesel özerklik ilan edilmeden, ayrıca Batı Kürdistan halkı başta olmak üzere Kürdistan’ın diğer parçalarının kendilerini yönetmesine saygı gösterilmeden PKK’den silah bırakmasını istemek abesle iştigal etmek anlamına geliyor.
Varsın Türkiye’nin paçalarından cehalet akan gazetecileri ve siyasetçileri bilmesin ama, kimse de İmralı’da böyle hesaplarının yapıldığı ve bu yönde bir kararın çıkacağını düşünmesin.

Çünkü, onun zemini yok. Şartlar bunu değil, çözümü dayatıyor. Dolayısıyla bu İmralı’dan çözüm çıkmayacağı anlamına da gelmiyor.

Dediğim gibi süreç Kürtlerden ziyade Türk devletini zorluyor ve asıl onun sorun daha ağırlaşmadan bir çözüm yolu bulması gerekiyor.

Psikolojik savaş amaçlı haberler bir yana, Başbakan Erdoğan’ın sözünü ettiği görüşmelerin bu amaç doğrultusunda yapılması gerekiyor. Belki de öyledir ve AKP perdeleme yapıyor, orasını bilemem.

Ancak İmralı’dan gelecekse bir öneri şayet, Oslo Protokolü çerçevesinde gelecektir. 2012 yılını ‘PKK’nn tasfiye yılı’ ilan eden AKP’nin konsepti çökmüştür. Hükümet bu yüzden yeniden İmralı’nın kapısını çalmıştır. Şimdi orada bir çare, bir çıkış yolu aramaktadır.

Hükümetin yukarıda saydığım adımlardan bazılarını atması, bazıları için de ‘takvim’ açıklaması halinde İmralı’dan çözüm paketi çıkacaktır.

Bu çıktığında ise hem İmralı sistemi aşılmış olacaktır hem de kalıcı çözümün yolu açılacaktır. Bakalım, Newroz’a kadar çok şey netleşeceğe benziyor…

Kaynak: yeniozgurpolitika.org 02 Ocak 2012